Istanbul Jewellery Show’a özenle hazırlanan ve geniş taş stoklarıyla ülkemizin en büyük çıplak taş ofisleri arasında yer alan Elit Diamond; fuar boyunca yerli ve yabancı çok sayıda sektör temsilcisini standında ağırladı. A’dan Z’ye her tür kesime sahip, geniş çıplak taş stoklarıyla öne çıkan tecrübeli marka; pırlanta alanında güvenin değişmez adresi olmaya devam ediyor.
Yıllardır Istanbul Jewellery Show’a düzenli katılım gösteren, çıplak taş alanında sektörümüzün bilirkişisi olarak tanımlanan Elit Diamond; Istanbul Jewellery Show’un Ekim döneminden başarılı bir şekilde ayrıldı. Fuar boyunca zengin taş çeşitliliğini gözler önüne seren tecrübeli markanın standı sektör mensuplarıyla doldu.
Elit Diamond firma sahibi, değerli taş eksperi Can Tosun; fuar kapsamında markalarının geniş ürün çeşitliliğini bir kez daha gözler önüne serdiklerini, herkesin aradığı her tür taşı hızla bulabileceği Elit Diamond’ın güvenli mücevherin değişmez kalesi olduğunu söyledi.
Elit Diamond’ın çıplak taş ihraç eden nadir Türk firmalarından biri olduğunu hatırlatan Tosun, “Fuarda yine yabancı alıcılarla buluştuk ve yeni ihracat bağlantıları oluşturduk. Her zaman söylediğim gibi değerli taş kesiminde ülkemizin hızla gelişim göstermesi gerekiyor. Dünya çapında ilk üçte olduğumuz bir sektörde, o sektörün en önemli kolları arasında yer alan değerli taş kesiminde yok seviyesinde olmamız asla kabul edilemez” diye konuştu.
Fuar kapsamında 15 karatlık dev taşlarını da sergileyen Elit Diamond; pırlantada sınır sizsiniz sloganıyla çalışmalarını sürdürüyor.
Sezgin Group; yine son derece başarılı bir fuar dönemini geride bıraktı. Yoğun kalabalıklara sahne olan firma standında, bu yıl çok sayıda farklı ülkeden yeni alıcılar vardı. So CHIC mağaza konseptine yeni katılan takı koleksiyonları büyük ilgi topladı. Özellikle So CHIC yeni altın, pırlanta modelleriyle dikkat çekti.
Sektörümüzün deneyimli markası Sezgin Group; son derece başarılı bir İstanbul Mücevher Fuarını daha geride bıraktı. Devasa fuar standında fuar günleri boyunca çok sayıda yerli ve yabancı sektör mensubunu ağırlayan Sezgin Group; fuarda So CHIC bayilerini ve yeni bayi adaylarını da misafir etti. Ülkemizin ilk ve tek zincir Altın, Pırlanta, Gümüş mağaza konsepti olan So CHIC ile geleceğe yatırım yapma fikri birçok sektör mensubunu harekete geçirmeye devam ediyor.
Ülkemizde marka gümüş takı mağazalar zinciri konseptini başarıyla ortaya koyan Sezgin Group; en yeni tasarımlarıyla, İstanbul Mücevher Fuarı günlerinde yoğun bir kalabalığı standında ağırladı. So CHIC Mağazacılık Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Sezgin; çok hareketli geçen bir fuarı geride bıraktıklarını, bu fuarda özellikle farklı ülkelerde ve bölgelerden gelen yeni müşteri adaylarının sevincini yaşadıklarını söyledi.
İstanbul Mücevher Fuarı’nın pandemi sonrası hızla eski günlerine döndüğünü kaydeden Hakan Sezgin; “Fuar boyunca So CHIC mağazalarında sergilenen yeni altın ve pırlanta koleksiyonlarımız büyük ilgi gördü. Türkiye; coğrafi konumu itibariyle dünyanın birçok ülkesine eşit uzaklıkta bulunuyor. Bu topraklarda yüzlerce yıldır kuyum işçiliği başarıyla icra ediyor. Takı ihtiyacı olanlar için en iyi adres Türkiye olmaya devam edecektir” diye konuştu.
Fuar boyunca yaptıkları görüşmeler sonucunda So CHIC Mücevher Mağazalar Zincirinin gelişimine yönelik yeni franchise adaylarının ortaya çıktığını kaydeden Hakan Sezgin; “Sadece 100 Bin dolar yatırım ile yılların deneyimli markası So CHIC Mücevher Mağazalar Zincirinin, bir parçası olabilirsiniz diyoruz. Hem ülkemizde hem de yurtdışında So CHIC yeni yatırımcılarla büyümeye devam edecek. Fuar boyunca yeni tasarımlarımızın büyük beğeni kazanması da bizi ayrıca sevindirdi.” açıklamasıyla sözlerini noktaladı.
Swarovski X Rosenthal, Rosenthal porselenine yeniden canlanmış ve ilgi uyandıran bir Swarovski takı stili getirmek için güçlerini birleştirdi. Dikkatli bakarsanız, gözlükler bile koleksiyona dahildir – Swarovski’nin bahar 2022 Bella Hadid kampanyasının yayınlanmasından sonra stratosferde daha da hızla ilerleyen bir kampanyada bir parça görsel olarak diğerinden daha şahane.
Gerçekte bu eşsiz SIGNUM koleksiyonunu yaratmak büyük bir sanatsal çabayken, görseller tasarımın zahmetsizce kolay olduğunu hissettiriyor.
“Bu koleksiyon ile hayatınızı güzelleştirmenin yeni bir yolunu sunuyoruz. Tıpkı kendimizi takılarla süslediğimiz gibi, bu tuhaf ama zarif koleksiyonla hayatımızı süslemenin keyfini yaşıyoruz.”
– GIOVANNA ENGELBERT, SWAROVSKI KREATİF DİREKTÖRÜ
Formlardan baskıya, hassas ve elle boyanmış dekor detaylarının uygulanmasına kadar her bir porselen parçası Rosenthal’ın işçiliğinin ve uzmanlığının bir temsilidir. Çay takımları, espresso takımları ve eksiksiz yemek hizmetleri dahil olmak üzere, eksiksiz koleksiyon yemyeşil renkte mevcuttur.
Seçkin parçalar diğer renk gruplarında mevcuttur ve müşterileri kendi tablolarını oluşturmaya davet eder, farklı parçaları ve renkleri farklı bir çağdaş havalılık duygusu yaratmak için birleştirir.
Sofra kurma sanatı
Sanat ve simya dokunuşuyla Swarovski x Rosenthal SIGNUM koleksiyonu, l’art de la table’ı (masa kurma zevkini) modern yaşama yeni bir yaklaşımla onurlandırıyor.
Sinema beni her zaman büyülemiştir. İnsanlığın macerasını ve oradan oraya sürüklenmesinin hikayesini anlatma gücü olduğu için. Gerçeği hayalleştirdiği ve neyin gerçek olup olmadığını sorgulatacak vizyonu olduğu için. İnsan hakkındaki böylesine derinlemesine düşünce tarzı bana oldukça yakın. Zira kıyafetleri asla onu giyen insanlardan ve onların hikayelerinden ayrı olarak göremem. Bana soracak olursanız giyim asla yalnızca bir kumaştan ibaret olmadı. Daha çok bizim nasıl biri olduğumuzu açıklar, arzularımıza nasıl şekil verdiğimizi ve hayatta olmamızın nihai anlamını barındırır. Bu yüzden kendi koleksiyonlarımı her zaman sinematografinin günümüze birer yansıması gibi hayal ettim. Eklektik, uyumsuz, hatta insanı ve onun başkalaştırma yeteneğini kutsallaştıran bir hikaye sürüsü gibi.
“Exquisite” kampanyası benim sinemaya ve onun en büyük üstadlarından biri olan Stanley Kubrick’e olan saygımı ifade ediyor. Sinemanın hayat yaydığı, onu büyüttüğü ve sinemanın o içinden çıkılmaz düğümün büyüsünü diğerlerinden daha iyi yayan felsefi bir film yapımcısı. Ben hep Kubrick’in o çok farklı konuları ele alabilme kapasitesine hayran kalmışımdır. Onun deneyselliği olabilecek tüm tanımlamaların ve sınırlamaların ötesine geçiyor. Her filmi gerçekten de pek çok insanın içine işliyor. Distopya dünyası parodi ile birleşiyor, dramalar komediye dönüşüyor, korku filmleri sanki birer psiko-felsefi incelemeye, gerçeklik hissi ise tekinsizliğe dönüşüyor. Bu yüzden Kubrick gerçekten de özünde bir janr heykeltıraşı ve zamanın ötesinde bir janrlar-ötesi bir yönetmen. Onun bu anlamları ve sınırları aşan, tanımlamaları darma dağın eden hikaye yaratma yeteneği bende her zaman derin bir ilham kaynağı olmuştur.
Bir sinemasever olarak, Kubrick’in filmlerini yeniden ele aldım ve onun kışkırtıcı yaklaşımını sınırlarına kadar zorladım. Onun eserlerini yıkıp yeniden inşa etme özgürlüğü ve kendi yaratıcı süreçlerim ile Kubrick’in eserlerini benimsedim. Onları yeniden anlamlandırarak kendi tarzımla çoğalttım. Eskimiş bir adidas elbiseyi kısa yoldan Viktorya dönemi kostümüne çevirerek Barry Lyndon senaryosunda yeni bir karaktere çevirdim. Doksanlı yılların başında Madonna’nın giydiği Laure Whitcomb imzalı elbise ise, The Shining filmindeki gotik sahnelere bire bir uyuyordu. Eyes Wide Shut’ın o esrarengiz ve gizemli ritüeli, şehvetli burjuvazi incileriyle süslenmiş kürklü bir venüsü kucaklıyordu. Dahası doksanların ayakkabıları, Clockwork Orange karelerinde birer lezzet patlaması yaratıyordu. Son olarak ise rüya gibi olan tül dantelli bir gece elbisesi, 2001: A Space Odyssey filminde Discovery One’ın distopik uzayına atılıyordu. Bu durumsalcı oyun tarihsel planlara, referanslara ve deneyimlere karışıyordu. Geçmiş kendini bugüne taşıyor, herşey birer hiçliğe veya bambaşka bir şeylere dönüşebiliyor. Tıpkı Kubrick’in şaheserindeki kemiğin bir uzay gemisine dönüşmesi gibi.
“Exquisite” ile daha önce yapmış olduğum zarif ve kabalığı birbirine katmaya devam ettim. Ancak bu sefer Kubrick’in temel prensipleriyle tutarlı ve sinerjik olacak şekilde. Seçilmiş olan sahnelerde sanki Nietzche, Kant ve Freud sokaktan geçen insanlarla konuşuyormuş gibi hissediyorum. Hayatın anlamına dair olan en büyük sorular popüler kültür imgelerine dönüşüyordu. Anlam hakkındaki karmaşık başkalaşımlar bir anda tecrübe olarak Kabul görüyordu. İkonik ve sembolik olarak sofistike olan her şey popüler kültürde bir yansımaya sahip olabiliyor. Kubrick’i seçme sebeplerinden biri de buydu aslında. Onun yarattığı şeyler bizim kolektif hayal gücümüzün birer parçası. Kubrick kutsal sayılabilecek bir vizyonerliğe sahip olduğundan ortaya koyduğu işlerin tamamı Sistin Şapeli, Kayalıklar Bakiresi veya Simpsonlar gibi kolayca ayırt edilebilir. Onun imgelerini yeni bir anlamsal düzlemde manipüle etmek ise Mona Lisa tablosuna sızmak gibiydi. Ayrıca sunmuş olduğu ilham ve empati yalnızca kurgusal sinematografik makine ile mümkündü.
Bu süreç benim işim için çok önemli bir çok önemli bir değişikliğe yol açtı, kıyafetler sonunda hayata daha yakın bir hale geri döndü. Kıyafetler oldukça hayalperest bir şekilde fonksiyonel protezlere dönüştü ve bunu bir hikaye anlatmak için yaptılar. Parçalanan, büyülenen, işkence eden ve yakan bir hikaye. Çünkü bu tüm insanların içerisinde bulunan hikayenin ta kendisi. Stanley Kubrick de bunu oldukça iyi biliyordu. Ayrıca, onu kostüm tasarımı tarihinde tartışmasız bir yıldız olarak selamlayan bazı sahneleri tekrar gözden geçirme davetimi kabul eden çok sevdiğim bir arkadaşım olan Milena Canonero. Onun bu projedeki varlığı benim için çok değerli bir hediye.
İklim değişikliğindeki küresel artış bize doğayı korumanın önemini anlatıyor. Dolayısıyla doğa dostu ürünler tercih etmek ve sürdürülebilirlik konusundaki yaklaşımlar organizasyonlar için oldukça önemli bir hale geldi. Informa Markets tarafından bu yıl 52.’si organize edilen İstanbul Mücevher Fuarı bu konuda insanları ve fikirleri bir araya getirerek kuyumculuk sektöründeki sürdürülebilirliği arttırmayı hedefliyor.
İstanbul Mücevher Fuarı’nın sürdürülebilirlik konusundaki çalışmaları üç temel hedefte toplanmakta: sektöre sürdürülebilir büyüme konusunda ilham vermek, fuarı gün geçtikçe daha da doğa dostu bir platforma çevirmek ve organizasyonları sosyal sorumluluk bilinci ile düzenlemek. Bununla birlikte İstanbul Mücevher Fuarı sektördeki sürdürülebilirliği arttırmak adına mesleki eğitim alanlara, tasarımcılara ve atölyelere destek oluyor.
Fuarda ise birkaç alanda çevreye duyarlı yaklaşımlar ile kendini ön plana çıkarıyor. Bunlardan birincisi karbondioksit salınımını azaltmak için misafirler fuara yakın yerlere yerleştiriliyor ve toplu taşıma tavsiye ediliyor. Ikinci olarak yazılı materyalleri azaltıp, geri dönüştürülmüş doğa dostu ürünleri kullanmaya özen göstermeleri fuarın bu konuda ne kadar ciddi olduklarını gösteriyor. Sonuncu olarak ise ziyaretçi anketlerini dijital formata taşıdılar ve böylece kağıt kullanımını azaltarak fuarı sürdürülebilirlik konusunda taçlandırmayı başarmışlar.
Informa Markets Hakkında
Informa Markets, endüstriler ve uzman pazarlar için ticaret yapmak, yenilik yapmak ve büyümek için platformlar yaratır. Bire bir katılımcı sergiler, hedeflenen dijital hizmetler ve eyleme dönüştürülebilir veri çözümleri aracılığıyla tüm küresel pazar katılımcılarına katılım, deneyim ve iş yapma fırsatları sunar. Gıda, Medikal, teknoloji ve Altyapı endüstrileri dahil olmak üzere bir düzineden fazla küresel endüstriden alıcıları ve satıcıları bir araya getiriyoruz. Dünyanın önde gelen pazar yaratıcı firmalarından biri olarak, yılın 365 günü çeşitli ihtisaslaşmış pazarları hayata geçiriyor, yeni fırsatlar sunuyor ve bu pazarların gelişimine katkıda bulunuyoruz.